3 Şubat 2014 Pazartesi

Aşkın Ne Çok Rengi Var

   "Aşkın ne çok rengi var." dedi kadın.
    Kadın: Kiminin ki mavi. Gökyüzü mü dersin, deniz mi bilemem. Ama genelde gökyüzüne bakan insanın bir duası vardır; ya çoktan kaybetmiştir sevdiğini onun için dua eder ya da yıldızlara bakıp dilek diler gelmeyenler için, hala umutla yaşama tutuna bilmek için.
    Erkek: Peki ya deniz?
    Kadın: Deniz demek, içinden atamadığın demektir. Deniz yosunu sevmez mesela, onu kirleten bir şeyi neden sevsin ki? Lakin onu içinden de atamaz, nasıl ki balık susuz yaşamazsa denizde yosunsuz yaşamaz. Gizliden gizliye bilir çünkü içinden atamadığı, atmaya kıyamadığıdır o. Bu sevdiğin adamın veya kadının seni aldatması gibidir. İhaneti kabul edemezsin lakin sevmektende vazgeçemezsin. O anlar mı değerini? İşte orası muallak.
    Devam eder konuşma bu sefer renklerden beyaza gelir sıra.
    Kadın: Beyaz saflıktır, henüz kirlenmemektir. Çocukluktur beyaz. Hiçbir şey bilmeden büyümek istemektir. Büyüyünce beyazın kıymetini anlamaktır. Belkide bu yüzden siyah vardır. Büsbütün beyazlığa bir damla siyah döküldü mü vay haline. Artık her şeyde bir siyahlık vardır, şüphedir bu.
    Erkek: Siyah ağıttır. Göz damlalarının hiç durmamacasına aktığı cenaze törenidir o. Kayıptır. Beyaz bir çocuksa, siyahta onu büyüten babadır. Hiç kimse sonsuza dek masum ve saf kalamaz. İnsanoğlu öyle ilginçtir ki hem giden çocukluğuna üzülür, hem de başkasının çocukluğunu çalar. Bir erkek bir kadının hayallerini çalar. Bir kadın, bir annenin evladını çalar. Bütün bunlar siyah işte. Bir ömre yayılacak karartılıklar bunlar.
    Kadın: Peki ya kırmızı? Kırmızı sana ne ifade eder?
    Erkek: Kadının sevdiği gülün rengi kırmızı. Tutkunun rengi kırmızı. Bir erkeği baştan çıkaracak kırmızı. Bir kadının, başka bir kadının mutluluğunu çalması kırmızı. Kırmızı bir tek gülde masum herhalde. Tabi dikenini maruz görürsek.
    Kadın: Bir sürü renk ve bunlara verebileceğimiz bir sürü anlamlar var. Bakış açılarına göre değişir bu. Ama ben gökkuşağından yanayım. İnsan ne olursa olsun şiddetli gök gürültülerinin peşine canlı renkler koymalı. İşte bu da gökkuşağının işi.
    Erkek: Demesi kolay tabi. Uygulasana bir de!
    Kadın: Sana bir örnek vereyim. Hasta oluruz değil mi? Tadını sevmesekte, midemizde bulansa o ilaçları kullanmak zorundayız. Yaranın üstüne merhem sürmek zorundayız ki iyileşsin değil mi? O an hiç istemesende, canında yansa bunu yaparsın. Neden? Çünkü bilirsin şimdi döktüğün gözyaşları sağlığın için. O ilaçlar kullanılınca sağlığına kavuşacaksın. İşte bu yüzden o acıya dayanırsın. Yaşamakta böyledir işte. Ben sana kahverengi olma demiyorum, siyahta olma demiyorum. Tabiki ol, siyah olmadan beyazın kıymetini anlayamazsın çünkü. Lakin sonunda bir iyilik bulacağını bil. Unutma hepimizin yosunları var, içimizden atamadığımız atmaya kıyamadığımız. Lakin önemli olan yosunu dışarı atmak mı? Yoksa yaralarına basmak mı? İşte bütün mesela bu.

2 yorum: