19 Mart 2015 Perşembe

Gelecekteki Bay X'e

Kaşı kemanım,
Gönlü pür neşem,
Teni "güven" kokanım..
Mihrabım,
Aydınlığım..

   Hala gelmeni beklediğim bu günlerde, biz henüz seninle tanışmadık.
   Sende biliyorsun ki herkesin bir hikayesi vardır ve herkesin bir yarısı..
   O kişi sensin, biliyorum..
   O kişi benim, biliyorsun..
 
Sadece henüz birbirimizi bulamadık. Benden yana hiç şikayet yok emin olabilirsin. Sabırla bekliyorum, bolca kitap okuyor, ellerimi mürekkeple batırıyorum. Senden gelecek işlemeli bir mendil dileğim. Ellerimi avucuna alman, temizlemen, koklaman..

   Ne yapsam da sana yetsem? Ne yapsam da seni bulsam?
   Yakamıza karanfil takıp bir yerde buluşsak ya? Ne güzel olur.. Bilirsin severim ben eskiyi, geçmişi..
   Yalnızlığı da severim. Ama insan diğer yarısını bulmadan anlamaz ki değil mi? Yaşamanın esas "sevince" anlamlı olduğunu. Ellerinin üşümesinin bile mutluluk verici olduğunu. Kalbinin atmasının ne demek olduğunu bilemez kimse değil mi? Diğer yarısını bulmadan, aşk şarabından almadan kimse ölmesin. O kor ateş düşsün insanoğlunun yüreğine.. Tıpkı sen ile ben gibi. Henüz yaşayamadığımız hikayemiz gibi..

Bir yerlerde beni bekliyor musun?
Yada sende akışına bırakıp hayatın bizi buluşturmasını mı diliyorsun?

   Ben öyle yapıyorum.
   Bekledim, bekledim, günlerce gecelerce bekledim..
   Gelmedin.
   Bende beklemekten vazgeçtim.
   Nasıl olsa geleceksin? Geleceksin değil mi?

17 Mart 2015 Salı

Gece Yarısı Çığlıkları

Vicdan denilen şey hep geceleri ayaklanıyor ne yazık ki..
Ne kadar kısmaya çalışsam, ne kadar bastırmaya çalışsam da nafile..
Mikrofonu aldı mı eline, mecbur dinleyeceksiniz..

   Aslında çok değil bundan 4 bilemediniz 3 yıl önce hayli ergen, hayatı deli dolu (yani asi) yaşayan bir kızdım. Hayır demek doğamda vardı, "ben haklıyım" kelimesi benimle özleşmişti sanki.

  Sonra bir gün okumak adına ayrıldım evden. Deli hallerim yerini özleme, "hayır" diye bağırmalarım yerini vicdana bıraktı ve en önemlisi "ben haklıyım" diye kestirip attığım her şey "acaba karşımdakini kırdım mı?" soru cümlesine dönüştü.

Yaşlanıyor muydum yoksa?
Değişen neydi?

  Ne değiştiğini bilmesem de saçlarımdaki beyaz sayısının arttığını görebiliyorum, artık gizleyemediğim bir maske taşıdığımı, çok yorgun olduğumu, başımı artık güvenebileceğim birilerine dayamak isteyipte kendini tutmanın ne demek olduğunu iyi biliyorum.

  Toplumdakilere göre azıcık öne çıkan ve parmak kaldırıp konuşabilen insanlar "dışa dönük, özgüvenli" dir ya hani..
  İşte o "Dışa Dönük İnsanlar" diye adlandırılan bizler, tek yaptığımız mutluluğu dışarıda aramak. Zira içimizdekilere kulak verseniz, sağır olmanız an meselesi..

15 Mart 2015 Pazar

Film Yorumları- Mandıra Filozofu 2

Mandıra Filozofu 2- İstanbul filmini izleyen var mı?

    İzlemeyenlere şiddetle tavsiyemdir.
    Eğer hala hayatın anlamını arıyorsanız, kendinizi yorgun bir savaşçı olarak görüyor ve tükenmişlik sendromuna girmeyi düşünüyorsanız; koşun, gidin, izleyin, izlettirin!
   Özellikle üniversitelerde işletme bölümü okuyan arkadaşlarıma sesleniyorum, belki gördüğümüz derslere ve hayatımıza ters düşebilir ama kesinlikle düşündüren sözler var.

Şimdi inandırıcı gelmez belki ama ben başı boş romantizm filmlerinden hoşlanmıyorum. Yani bana göre bir sinema filmi çıktığında insanı düşündürecek, hem zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız hem de o filmin mesajına yoğunlaşacaksınız.
   Mandıra Filozofu ilk filminde de gülme ve düşündürme üzerine harikaydı. Fakat İstanbul temalı bu film biraz daha düşündürmeli, biraz daha yaşam temposuna uzaktan objektif bir bakış içerikli. Bence Türk sinemasına bir şans verin ve lütfen tarafsız olun :)

Gidenler yorum yazsın, gitmeyenler de gidip hemen bana dönüş yazsın.
Her türlü konuşalım ve lütfen böyle filmleri harcamayalım.
Hepinize mutlu bir hafta diliyorum, iyi geceleeeer :)


6 Mart 2015 Cuma

8 Mart Kadınlar Günü Kutlu Olsun

Belkide Pamuk Prenses güzellik uykusu mahmurluğu ile koştu gitti prensin ardından..
Sonra mutlu olmadı belki,
Belki sonsuza kadar mutlu kalamadılar..

Külkedisi yani Cindirella,ayakkabısı bulundu ve puff.. Çok mutlu mu oldular yani?

Rapunzel o güzelim saçlarını kestirdi mi prensini bulunca?

   Çocukken bende çok mutluydum. Tüm hayatım bu masallara inanmakla doluydu. Öyle emindim ki, bir gün bir prens gelecek ve beni sonsuz mutluluğa götürecekti. En azından öyle olsun istemiştim. Tabi bunun olması için önce büyümek gerekiyordu.

  Öyle çok istiyordum ki büyümeyi, yasaklara öyle isyan ediyordum ki.
  Bana kimse söylemedi.. Büyüyünce annemin, babamın yok olacağını nasıl da düşünememişim? Şen kahkahaları ile babaannem gözlerimin önünde şimdi.. Ben sandım ki ben büyüyeceğim ama evren yerinde duracak. Sadece prens ve ben olgunlaşacağım ama yanımdakiler de hep yanımda kalacak.

Öyle olmuyormuş.. Bize işin o tarafını hiç göstermemişler meğer..
 
  Gel zaman git zaman ben büyüdüm, büyüdüm.. Duyduğuma göre beyaz atı olmasa da bazı prensler varmış, bazı kızları mutlu eden. İyice tutundum inandığım masallara..
  Sonra bir gün televizyonda "tecavüz",  "kadına şiddet", "gasp", "bıçaklama" gibi bir sürü yazı gördüm. Beklediğim prens ellerimden kayıp gitmiş gibi hissettim. Tüm prensleri atlarından indirmişler, onların yerini de adını hiç duymadığım insanlar almış gibiydi. Kadınlar ağlıyordu. Bir sürü Rapunzel, Külkedisi, Pamuk Prenses.. Hepsi, hepsi ağlıyordu..

  Oysa ben bir ağacın tomurcuklanmasıyla mutlu olan biriydim. Güneş penceremden sızınca taklalar atardım, bir kahve kokusuna yüzümde güller açardı. Eminim çoğu kadının açardı.
  İzin vermediler, izin vermediniz.. Oysa hepimiz ne çok bekledik sizi..

NOT
--- Bu 8 Mart gününde siz hala masallara inanan o küçük kadınların elinden tutun. Beyaz atınızı istemiyoruz, paranızı da . Sadece insan gibi muamele yapın, iki çift güzel söz söyleyin nolur..
--- Kadının kıymetinin bilineceği aydınlık yarınlara ve kadının kıymetini bilen tüm insanlara selam olsun. 8 Mart Kadınlar Günü Kutlu Olsun!