14 Ağustos 2014 Perşembe

Bir Küçük Polyanna

Sıcak bir Ağustos gününde, kesinlikle yapılmamalı listenizin en başında kesinlikle bankaya gitmemek olmalı. Bence hiç bir insan yaz ayının en güzel dakikalarını o sırada çekmemeli, çekmesin..
    Tam da böyle düşünürken ve hala elimdeki sıra numarasının gelmesini beklerken, etrafıma bakınmaya başladım. Daha doğrusu bakınırken bir çifte diktim gözlerimi. Sağır ve dilsiz bu çift, beden diliyle ve el işaretleri ile anlatıyordu dertlerini. Ne kadar doğal ve ne kadar etkileyiciydi. Benim gibi bir çok insan da "Acaba bunlar ne demek istiyor?" der gibi çifte bakıyorlardı. Aşkta kazanamadığımız gerçeği banka sırasında bile insanın yüzüne vurulur mu? Bu haksızlık :)
    Bu düşüncelerle boğuşurken; kendi boşluğumda, kendi hayal dünyamda huzuru yakaladım. Kimsenin yıkamayacağı, ben dahil etmezsem katılamayacağı, beni kimsenin yargılayamayacağı, içimden hangi çılgınlıklar geçiyorsa, gerçekte beni durduran ne varsa hepsini çöpe attım. Artık kulaklığımdaki müziğe ve hayallerimin kollarına teslimdim.
    Öncelikle "bu okul bitme arkadaş" dediğim zamanlarımı hatırladım. Ne yazık.. Artık büyümek için kudurduğum ve mezuniyeti iple çektiğim zamanların ne kadar da saçma ve bencilce olduğunu farkettim. Üniversite son sınıf öğrencisi olarak, bir daha en baştan teklifi yapılsa bir dakika bile düşünmez, kabul ederdim. Sonra başladığım noktayla, şimdiki zamanı kıyasladım. Şimdi savaşmam gereken daha büyük sınavlar vardı. kesinlikle yabancı dil öğrenmeli ve tabiri caizse bir işe girmek için kendimi pazarlamalıydım. Sonrasında girdiğim işte de satacağım ürünleri! Sonra evlenmeliydm, çocuğum olmalı ve anne olmalıydım. Yani benden beklenen buydu öyle değil mi?
    Aslında hayatımıza sıraya sokan sadece ailelerimiz değil, arkadaşlarımız da. 21 yaşındayım ve kız kıza oturduğum zaman erkek arkadaş ve evlilik hayallerinden bahseden kız tayfasındayım. Halbuki 10 yıl önce böyle bir derdim yoktu. Bu kesinlikle bize açılmış büyük bir savaş! 10 yıl önce para kazanmak için telaşım da yoktu. Elimdeki 10 lirayı harcamaya kıyamazdım çünkü. Şimdi öyle mi? 10 lirayla alınacak şeyler çoktan belli.
   Sonra farkettim ki yaşlanıyorum ve bu sahnelerden hiç hoşlanmadım. Sildim bütün senaryoları ve kendi hikayemin senaryolarını yazmaya başladım. Kesinlikle yurtdışına çıkmalıydım, kesinlikle yazmaya devam etmeliydim, kesinlikle fotoğraf çekme tutkumdan vazgeçmemeli, müzik dinlemeyi asla bırakmamalıydım. Gün içerisinde kesinlikle deniz kenarına uğramalı, kitap okumalı ve yanımda sevdiğim adam olmalıydı. Kimseye beğendirmeye çalışmadığım, kimsenin sesini duymadığım bir hayat.. Huzur dolu bir hayat.. Ve gün gelip pişman olduğumda kendi vicdanıma hesap vereceğim hayallerle dolu bir hayat..
   Bu hayalleri düşünürken de bir başka çiftin tartışma sesiyle irkildim  ve gerçek hayata geri döndüm. Tanrım sanırım hala küçük bir Polyanna olarak kalmalıyım..
   Hayat YİNE mesajını vermekte gecikmiyor ne yazık ki! Gerçek hayat bu kadar kusursuz değil..

4 yorum:

  1. Kaleminize sağlık. Kanaatimce çok güzel hikaye yazabilirsiniz. Daha önce denediniz mi yazmayı?

    YanıtlaSil