28 Kasım 2013 Perşembe

Yaşanılması Gereken Duygulara ve Öğrenmemiz Gerekenlere..

İki insanın teninin birbirini bulduğu o an..
Bedenden ziyade, ruhunuzun doyumsuz bir huzurla dolduğu o an..
İşte ben o anı ayine benzetirim. İki insanın birbirine dokunmasını, öpmesini..
Sıcak, kusursuz, tamamlayıcı, heyecanlı ve arzulu. Fakat bunlar aynı zamanda bir ilişkinin sonu. Çünkü araya başka bir beden, başka bir ruh girdi mi…  O doyumsuz arzu ve heyecan başkasına hissedildi mi… İşte o zaman büyü bozulur, ayin kaybolur.
   Hepimiz tamamlanmayı bekleyen kalpleriz aslında, hepimiz yüklemi bulunamamış birer üç noktayız. Söyleyecek, anlatacak o kadar çok şeyimiz var ki, fakat anlatacak insanlarımız yok belki de takatimiz yok. Hepimiz birer yorgun liman, kırık gemi…
   Bazımız aldatılmış, bazısı aldatmış. Sorsan herkes haklı, herkes kusursuz. Halbuki gece çökünce öyle mi?
    Her zaman doğan güneş göstermez etrafı, bazen önünüzü görebilmeniz için önce kör karanlıklarda kalmanız gerek. Önce ışığın değerini anlamanız gerek. Gece olunca ve vicdan mahkemesi başlayınca, kendi kendinizle dürüst olmanız gerek. Gururu bir çöpe atmanız gerek, taraf tutmayı bırakmanız gerek. “Ben ne yaptım?” demeniz gerek. “Nasıl bu hale geldim?” “Buralara beni kim getirdi?” demeniz gerek? “Yola başladığım insan nerede?” “Yanımdaki gerçekten sevdiğim mi?” demeniz gerek. “Kaç beden geçti ellerimden, ruhum hangisinde kaldı demeniz gerek?”
    “Hala üç noktam neden tamamlanmıyor?” diye sormanız gerek. Bu gerçekle yüzleşmeniz gerek! “O çok sevdiğimiz insanlar, şimdi neden yabancılaştı?” diye sormamız gerek.
    Belki de farkında olmadan siz bozdunuz ayini, belki de siz yarım bıraktınız bir bedeni… Belki de yarım bırakıldınız… Ama ne yazık ki bunlarla yüzleşmemiz gerek. Dibine kadar acıyı yaşamamız gerek, nasıl ki gece gündüzün kıymetini öğretiyorsa bize, acıda mutluluğun kıymetini gösterecektir elbet.
    Ve vicdan mahkemeniz bitmiş, mahkum idam edilmek üzereyse, geriye kalan duygularla başa çıkmamız gerek. Bizi acının çemberinden geçirecek bütün duygularla başa çıkmayı öğrenmemiz gerek.
    Aynı Gökalp KÜÇÜKHÜSEYİNOĞLU’nun da dediği gibi; 'Seni unutmalıyım'' cümlesini bir gün kurmak zorunda kalırsanız birine karşı, işte o gün gidip kendi ellerinizle mezarınızı kazmayı istemek gibi duyguları tadacaksınız. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder