2 Mart 2013 Cumartesi

Zamanda bıktı artık benden, o kadar çok şeyi ona bıraktım ki. .

 Zaman dedik değil mi? Ne kadar hızla geçiyor zaman. Bazen geçmek bilmiyor desekte, geçiyor malesef. Kiminin yaralarına merhem, kiminin kabuk tutmuş yarasını hala deşen. .Eskileri özleten de, onları bir süre sonra unutturan da yine zaman.
  Avantajları da var dezavantajları da. Avantajı ne mi? Küçüklüğünüze dönün, hepimiz ne kadar da isterdik büyümeyi, hayalerimiz vardı çünkü, kendi çocuk dünyamızda büyümek bir devrimdi bizim için. En basiti evcilik oyunumuz vardı bizim, anne ile baba olurduk, zihniyete bakın direk aile kurma oyunları ile başlıyoruz :)
Dezavantajı mı? Büyüdük, okul okumak ayrı bir dert oldu, özel hayat ayrı bir dert. Neyse şimdi özel hayata hiç girmeye gerek yok :) Yok anaokuludur, yok ilkokul diye süregelen eğitim dizimiz için okumayı öğrenmekle, toplama çıkarma işlemleri ile geçerken güzel güzel günlerimiz. Hooop bir anda paragraf soruları, yok bilinmeyen denklemleri ne ara geldik, bunlar nerden çıktı demeye kalmadan yabancı dil dersleridir derken, liseye giriş sınavı. En uzun zaman dönemini geçirdiğiniz o okul çatısında ne hatıralaramız var öyle değil mi? Ne dostluklar, neşeler, hüzünler. Öğlenci-sabahçı tartışmaları, çıkışlarda annenizin sizi beklemesi bir hışımla gününüzü anlatmak. Sonra ne mi oldu? "Büyümek istiyordun, peki büyüyünce ne olacaksın?, para kazanmak gerek, ne yapacaksın? sorusu ile karşı karşıya kaldık." Tamam dedik, ben şunu olacağım. Sonra ne mi oldu? Liseye giriş sınavında vurgun yiyen kısım olarak, hepimiz dağıldı, kiminin yüzü güldü, kiminin ki asıldı. Ardından 4 yılı bitirdik ve üniversite sırası geldi. Onda da kimi sevindi, kimi üzüldü ve netice olarak iş hayatına atılanlarımız oldu, okuyanlarmız var, en önemlisi ile evlenenlerimiz de var :) Biz böyle çoğumuz farklı şehirlere gelip buraları kavramaya çalışırken, dersleri öğrenelim falan, adam arıyor "ben evleniyorum" diyor olacak iş değil :)
  Onu bunu geç ben hayatımda muhasebe görmemişim onunla mı uğraşıyım, elime toplu para geçmiş sonra da bir anda bitmiş ona mı yanayım, yoksa tek başına düşmüşün bir şehre yalnızlığıma mı ağlıyım. Derken tabii noldu? Zaman ilerledi, aileler başladı seneni uzatma, bak gelince daha kardeşin okuyacak sende yardım edeceksin falan filan. "Obaa nerden büyüdüm ya" demeye başladım şahsen ben :)
  Bide bu etmezmiş gibi artık arkadaş ortamına mı suç atsam, yoksa kendime mi bilemiyorum, düştük sevda peşine. Sanki çok lazımmış gibi, o eksik ya, oda olsun tam olsun, mantığa bak hele. Ne mi oldu? Tabiki sevdik, sevildik, bazılarımız başlamadan reddedildik, bazılarımız kısaydı, bazılarımız uzun. Ben aileyi mi düşüneyim, dersimi yoksa karşı cinsi mi? Çok dert yüklendi, çooook. . Keşke tek derdimiz emeklerken acıyan dizimiz ya da ne biliyim barbie bebek/araba alınmayınca ağlayışımız olsaydı.
  Neticede hepimiz bir vurgun yedik zamandan yana, Hande Yener'in şu sözü ile toparlıyorum "Tuhaf geçen bir gün daha, umutlarım yarında" Hayaller! Hayallerimiz! Ya gerçek olacaklar, ya da biz bu inançla öleceğiz. Olsun, ikisi de güzel! :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder